Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Mustafa Kaya, Saadet Sahada çalışması kapsamında Genel İdare Kurulu (GİK) Üyelerimizle birlikte Antalya’da basın mensupları, esnaf ve vatandaşlarla bir araya geldi.

Düzenlenen basın toplantısında Antalya ve ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kaya, ekonomideki gelişmelere ilişkin AK Parti iktidarına kırmızı kart gösterdi.

Kaya, “Antalya, inci diye tarif edebileceğimiz bir şehir. Her açıdan potansiyeli ile öne çıkan bir ilimiz. Turizmden tarım alanındaki gelişmelere kadar birçok alanda doğru değerlendirildiğinde önemli bir cazibe merkezi” dedi.

Genel Merkez olarak Antalya’nın sorunlarına vâkıf olduklarını belirten Kaya, “Uzun yıllardır teşkilatımız, Antalya’daki bütün problemlerin her bir aşamasında olabildiğince hayra motor, şerre fren olma düşüncesiyle doğru olanı destekleyen, yanlış olanı engellemeye çalışan bir anlayışla çalışmayı sürdürüyor” açıklamasında bulundu.  

Antalya’nın bazı problemlerinin Türkiye’nin genel problemlerini de kapsadığını dile getiren Kaya, ekonomik olarak çok büyük sıkıntılar yaşandığını, Türkiye’nin enflasyonda dünyada 7’inci sıraya çıktığını söyledi. 

Enflasyonun alım gücünü sürekli düşürdüğünü ifade eden Kaya, yapılan her türlü maaş zammı artışlarının bile enflasyonla 1-2 ayda eridiği bir ortamda olunduğunu vurguladı.

2020 yılı Kasım ayında 2 bin 574 lira olan açlık sınırının Aralık 2022’de 8 bin 219 liraya çıktığını belirten Kaya, yoksulluk sınırının 8 bin 600 lira iken şuanda 29 bin 423 liraya çıktığını, 2 yıllık sürede ortaya konan bu istatistiğin Türkiye’de insanların nasıl bir enflasyonla mücadele ettiğinin önemli bir delili olduğunu ifade etti.

Bu mantıkla buradan bir çıkışın olma ihtimalinin mümkün olmadığını kaydeden Kaya, “Öğretmen, mimar, mühendis, devlette veya özelde çalışan kaç insanımız yoksulluk sınırında maaş alıyor?” dedi.

Türkiye’de yüzde 80’in yoksulluk klasmanında hayatını devam ettirmeye çalıştığına dikkati çeken Kaya, “Türkiye’de gelirin yüzde 67’si yüzde 10’luk kesim tarafından paylaşılıyor. Yüzde 90 ise kalan yüzde 33’ü paylaşmaya çalışıyor. Böyle bir ekonomik modelle Türkiye’nin kendisini geleceğe taşıma imkân ve ihtimali yok. Gelir dağılımı adaletsizliğinin olduğu bir yerde bir ülkenin geleceğe güvenle bakma ihtimali yok” şeklinde konuştu.

Dış göçün sosyolojiyi değiştirmeye başladığını belirten Kaya, “Muratpaşa ilçesi en fazla yerleşik yabancı nüfusu barındırıyor. Konyaaltı’nda her 4 kişiden 1’i yabancı. Kimi kolejlerde sınıfların tamamı neredeyse yabancılardan oluşuyor. Buralarda Türk vatandaşlarımız kendilerini yabancı hissetmeye başlamışlar. Dil artık Türkçeden çıkmış farklı diller artık belirleyici hale gelmiş, kendi evinde yabancı, kendi ülkesinde kiracı konumuna doğru gidiyoruz” dedi.

Konut fiyatlarındaki artışa da dikkat çeken Kaya, geçmişte emekli olanların aldıkları tazminatla bir ev alabilirken bugün alamaz duruma geldiğinin altını çizdi. Ortalama daire fiyatının İstanbul’da 5 milyon, Antalya’da 2-3 milyon civarında olduğuna işaret eden Kaya, “Hangi aile, hangi çalışan, maaşıyla geçinen hangi insan aldıkları ücretle ev alabilir?” diye sordu.  

Antalya’nın içme suyu sorununun kentin en önemli problemlerinin başında geldiğini söyleyen Kaya, Manavgat suyunun Antalyalıların istifadesine sunulması gerektiğini vurguladı. Karacaören Barajı suyunun kente uzak olduğuna dikkat çekerek kirlilik bakımından risk barındırdığına işaret eden Kaya, Manavgat suyunun Antalyalıların olduğunu ve vatandaşın hizmetine sunulması gerektiğini kaydetti.
EXPO alanına da dikkat çeken Kaya, 121 dekarlık alana 1 milyar 720 milyon lira harcandığını hatırlattı ve atıl durumda kaldığının altını çizdi. 
EXPO’nun eşittir Ankapark olduğunu dile getiren Kaya, her ikisinin de ölü yatırım olduğunu söyledi. 

Tarımın bu ülkenin milli güvenlik sorunu olduğunu vurgulayan Kaya, “Tarıma yapılan her destek bu ülkenin geleceğine yapılan destektir. EXPO’da mutlaka tarımla ilgili bir altyapı oluşturulmalı. Tarım Üniversitesi Enstitüsü kurulabilir. Buranın Tarım Üniversitesi Enstitüsü’ne dönüştürülmesi sadece Antalya’nın değil, Türkiye’nin tarımına katkı verir. Sularımıza, tarım alanlarımıza gözümüz gibi bakmak zorundayız” ifadelerini dile getirdi.

Döşemealtı’ndaki hipodromun yanı başında Organize Sanayi Bölgesi (OSB) bulunduğuna işaret eden Kaya, “Bir tarafta OSB bir tarafta hipodrom. 813 dönümlük bir arazi. Buraya onlarca fabrika yapılabilir. OSB’ye, buranın daha da kalkınmasına ihtiyaç var” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılabileceğine işaret ettiğini belirten Kaya, 6’lı masadaki liderlerin 6 Nisan’dan önce yapılacak erken seçim tekliflerini destekleyeceklerini, 6 Nisan’dan sonra erken seçim tekliflerini desteklemeyeceklerini açıkladıklarını hatırlattı. 

“Bir yıl önce Seçim Yasası’nda yapılan değişiklikle Cumhur İttifakı siyaset mühendisliğine girişti. 6 Nisan bunun bir yılının dolduğu tarih. 6 Nisan’dan sonraki seçimler yeni sisteme göre yapılacak. O nedenle 6 Nisan’dan önce olursa destek vereceğimizi ifade ettik” diyen Kaya, 6 partinin bir araya gelmesinin uzlaşmanın, istişarenin ve asgari müştereklerde buluşarak ülkenin problemlerinin çözülmesi adına elin değil gövdenin konulması olduğunu kaydetti. 

Saadet-Gelecek Grubu'nun Doğu Türkistan Önergesi AK Parti ve MHP Oylarıyla Reddedildi Saadet-Gelecek Grubu'nun Doğu Türkistan Önergesi AK Parti ve MHP Oylarıyla Reddedildi

6’lı masanın adayının Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı olacağı iddiasında bulunan Kaya, ortak akılla yönetim vurgusu yaptı. 
6’lı masanın dağılacağına yönelik iddiaların manipülatör olduğunu söyleyen Kaya, aksine birbirlerine olan bağımlılıklarının sürekli arttığını ifade etti.  21 yıl sonra yeniden kriz yaşanmasındaki görüşleri sorulan Kaya, şunları söyledi:

“2017 yılında Cumhurbaşkanlığı sistemi referanduma sunulurken hızlı karar alma ve istikrar söylemi belirleyiciydi. Bütün kararları hızlı alıyorsunuz. Bir kişinin iki dudağı arasında her şeyi belirliyorsunuz ama ekonomiyi rayına oturtamıyorsunuz. Çünkü siz şeffaflığı, dengeyi, denetlemeyi, parlamentonun sorgulama yetkisini ortadan kaldırdınız. Bir kişi her şeye karar veriyor. Bu Sayın Cumhurbaşkanı’nın şahsı ile de ilgili değil. Böyle bir sistemin Türkiye’yi geleceğe taşıma imkân ve ihtimali yok. Olmadığı için bu krizlerle boğuşuyoruz. 21 yıl önce de kriz vardı, doğru. Biz güçlendirilmiş parlamenter sistemi söylerken geçmişte parlamenter sistem çok iyiydi mantığıyla söylemiyoruz. Elbette o dönemde sıkıntılar vardı, problemler yaşıyorduk ama bizim getireceğimiz modelle parlamento yürütmeyi doğru denetlerse bu problemlerin minimize edileceğini düşünüyoruz.”

7-36-35-53-232-231-30

Editör: Saadet Gündem