Genel Başkanımız Mahmut Arıkan, TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Konuşmasına Pazar günü gerçekleştirilen 9. Olağan Kongremize değinerek başlayan Genel Başkanımız Arıkan, şunları söyledi;
“Bu kongremizde; pek çok açıdan, tarihi anlar yaşadık. Hasret giderdik, heyecan aldık, birbirimize enerji verdik, sözümüzü tazeledik. Fakat en önemlisi kongremizde teşkilatımızla kucaklaştık; ele ele, gönül gönüle kongremizi tamamladık. Bu muazzam atmosferin, birçok mimarı vardı. Buradan hepsine ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum.

İlk teşekkürüm Kongre tertip heyetimize; büyük bir gayret ve çabayla, kongremizin her bir saniyesini düşündükleri için teşekkür ederim. Kongre salonumuzun her yerinde, her an hazır olan, misafirlerimizi en iyi şekilde ağırlayan, yorulmayan, yormayan Gençlik Kollarımıza teşekkür ederim. Salonumuzun büyük bir bölümünü oluşturan, heyecanları ve inançlarıyla hepimize örnek olan,  Kadın Kollarımıza teşekkür ederim. Uzaktan-yakından gelerek, bizi mesut eden, yüz akımız, yol arkadaşlarımız teşkilat mensuplarımıza teşekkür ederim. Kongremizi teşrif eden, demokratik görevini yapan, bize teveccüh buyuran tüm delegelerimize teşekkür ederim. Bu kongrenin kardeşlik havasında geçmesini sağlayan ve her zaman en büyük destekçimiz olacaklarını bildiğim adaylarımıza teşekkür ederim.

Genel Başkanımız Mahmut Arıkan: "Bugünden İtibaren Yeni Nesil Siyaset Başlamıştır!" Genel Başkanımız Mahmut Arıkan: "Bugünden İtibaren Yeni Nesil Siyaset Başlamıştır!"

Kongremize katılım sağlayan Başta Gelecek Partisi Temsilcilerimiz olmak üzere tüm siyasi partilerimize teşekkür ederim. Erbakan hocamızın açtığı yolda yürüyen, bugünün mimarı, muhterem büyüğümüz Temel Karamollaoğlu’na teşekkür ederim.

GELENEKSEL MUHALEFET ANLAYIŞI TARİHE KARIŞTI

Ülkemiz siyasetinde Saadet Partimizin özgül ağırlığının daha fazla hissedileceği bir döneme giriyoruz. Açıkçası Türkiye'nin buna ihtiyacı var. İçimiz ve dışımız büyük bir sorun yumağına dönüştü. Yarın bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. İktidar maalesef muhalefetin boş bıraktığı alanı hoyratça kullanarak, freni boşalmış kamyon mesabesine geldi. Bu nedenle önceliğimiz güçlü ve sağlıklı bir muhalefet vizyonu inşa etmek olacak.
Artık görüyoruz ki ‘Ey’ diyen siyaset de, geleneksel muhalefet anlayışı da tarihe karıştı. Bu yüzden yola çıkarken bir şey söyledik. ‘Yeni Nesil Siyaset, Temiz Siyaset’ dedik.

Bakınız, ben size Yeni Nesil Siyasetin ilk hedefini buradan açıklayayım. İlk hedefimiz: Siyaset dilini ve ahlakını özgürleştirmek! Çünkü Sadece düşmanlık ve nefret üretiyor! Narsist kişiliklere, kibre, kurnazlığa zemin hazırlıyor! Kutuplaşmayı körüklüyor! Hoşgörüyü, uzlaşmayı ve empatiyi yok ediyor. Bir arada yaşama kültürünü dinamitliyor! Çözümsüzlüğü adres göstererek sorunlarımızı kronikleştiriyor. Suni gündemler yaratarak zamanımızı boşa harcıyor! En önemlisi de hatalara karşı koruma kalkanı sağlayarak yanlışların tekrarına neden oluyor! Biz şimdi, milletimizin özlem duyduğu yeni bir siyaset anlayışıyla yola çıkıyoruz.  Hani derler ya, ‘bir şey değişir, her şey değişir!’ Bize göre siyasetin dili ve ahlakı değişmeden bu vaziyetten kurtulmak mümkün değildir!

Siyaset, temelde bir iktidar mücadelesidir. Ancak iktidar için her yol mübah değildir. Fırsatçı, pragmatist, poker masası veya kumar matematiğinin etrafında dönen siyaset tarzının artık tarihe karışması gerekir. Bir de siyasette çıraklık, kalfalık gibi süreçlere yer olamaz. Siz usta oluncaya kadar hatalarınızın, yanlışlarınızın bedelini 17000 TL asgari ücretle 15000 TL kira arasında yaşam savaşı veren milletimiz ödüyor. 

MİLLİ GÖRÜŞ SADECE TÜRKİYE’DE DEĞİL BÜTÜN BÖLGEDE İHTİYAÇ DUYULAN UMUTTUR!

Ülkemizin bizden umudu var, beklentisi var, istedikleri var. Bizler bu beklentilere cevap vermekle mükellefiz. Bu bizim imanımızın, inancımızın ve davamızın emridir. Milli Görüş bugün sadece Türkiye'de değil, bütün bölgede ihtiyaç duyulan o umuttur. Filistin'de, Türkistan'da, Yemen'de ve zulmün olduğu her yerde Türkiye’nin, Türkiye’de Milli Görüş’ün beklendiğini biliyoruz. Bunun için Saadet Partimizi iktidara taşıyacağız!
Bizler, mazluma siper olmuş o sağlam duvarız! Bu duvarda her bir taş, kilit taşı gibi önemlidir kıymetlidir. Bu duvarın harcı Mili Görüştür. Allah'ın izniyle yıkılmayacaktır. Ve bu duvarda tek bir gedik bile açılmayacaktır!

Saadet Partisi Türkiye’de yalnızca gerçeklerin ve vicdanın sesidir. Bu ses aynı zamanda tüm mazlumların ve mağdurların sesidir! Bu ses aynı zamanda yalın ayaklarıyla bir dilim ekmek için çöp arabasının arkasından koşmak zorunda kalan çocukların sesidir! Bu ses aynı zamanda ancak sosyal yardımlarla geçinebilen, kirasını bırakın faturalarını dahi ödeyemeyen milyonlarca insanımızın sesidir! Bu ses aynı zamanda esnafımızın içler acısı halinin sesidir!
Bu ses açlık sınırının altında yaşam savaşı veren asgari ücretlilerimizin ve emeklilerimizin sesidir! Ve Gençler! Bu sese kulak verin! Bu ses sizin sesiniz! Biz bu vicdanın sesini yükselteceğiz.

Mesela bakınız bugün vicdanın sesi nedir biliyor musunuz? Mülakat sorunudur. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, bir bakanlığa yakışmayan politikasıdır! Şunu önce bir netleştirelim: Bir milletin onlarca yıl sonra nasıl olacağına, bugün verilen eğitimin kalitesi karar verir. Eğitim bir inşadır, geçmiş ile gelecek arasında bir köprüdür. Dindar nesil yetiştireceğiz diyenler, gençlerimizi ateizmin, deizmin, sosyal medya ve dijital ortamların karanlık dehlizlerine sürüklediler.

MÜLAKAT GİBİ MÜLAKAT DİYEREK HAK YEMEYİ KANUN HALİNE GETİRDİLER

Eğitimi şahlandıracağız dediler, bugün okuduğunu anlama noktasında OECD ülkeleri arasında sonlardayız. Çağdaş eğitim dediler; ülkemizi milyarlarca dolar zarara uğratan Fatih projesiyle kaliteyi 3. Dünya ülkelerinin gerisine götürdüler. Gelen her yeni bakan, yeni bir sistem denedi.  Bu arada 22 yılda, tam 9 kez Milli Eğitim Bakanı değişti. Varın siz düşünün sistemin renkliliğini! Tabuta koydukları eğitimin üzerine son çivi olarak da ‘mülâkat zulmünü’ çaktılar. Önce sistemi bozdular, sonra okulları, sonra öğrencileri ve en sonunda son kale olarak öğretmenleri. 5 bin gencimizin hakkını mülakat diyerek gasp ettiler. Mülâkat gibi mülâkat diyerek hak yemeyi kanun haline getirdiler. 

Ne zaman kabine revizyonu fısıltıları dolaşmaya başlasa bizim bakanlara bir haller oluyor. Milyonlarca inşamızın hissiyatını, kendilerine cephe sağlamaya, yerlerini garantileme niyetiyle manipüle ediyorlar. Bir laiklik tartışması alıp yürüyor! Ve Cambaza bak nidalarıyla her şeyin üstü örtülüyor! Buradan Emekleri çalınan, bir ömür bunu hatırlayacak genç kardeşlerime, genç öğretmen adayı kardeşlerime seslenmek istiyorum: Biz bir öğretmenler günü görevi devraldık!
Gün gelecek bir öğretmenler günü, hakkınızı size iade edeceğiz! Bu size, milletimize, geleceğimize sözümüz olsun!

İKTİDAR ÜRETİMİ DEĞİL ÜRETEMEMEYİ DESTEKLİYOR!

Bugün, Türkiye’nin geleceğini konuşmamız gerekiyor. İktidar kendi yol açtığı ‘krizleri’ perdelemek için suni krizler oluşturadursun! Biz Türkiye’nin esas meselelerinin çözümüne kafa yormaktan milim sapma göstermeyeceğiz! Türkiye’de geleceğimizi ilgilendiren en önemli meselelerden biri, iktidar hiç dillendirmese de ‘tarım ve hayvancılıktır.’ Tarım ve hayvancılığa dair hiçbir ilerleme kaydedemiyoruz. İktidar üretimi değil, üretmemeyi, üretememeyi destekliyor! Tarımda nereden nereye geldik bileniniz var mı? Çiftçimize nasıl bir katkı sağladığını bir türlü anlayamadığımız destekleme ödemeleri dışında iktidarın ağzından tarım ve hayvancılığa dair bir yenilik duydunuz mu? Tarım ve Hayvancılık alanında bir gelişme var evet! İktidarın hakkını yemeyelim şimdi! O da ‘az gelişmişliği geliştirmek!’ 

Tarım ve hayvancılık endüstriden ibaret değil, biraz da çiftçimizi, tarlasını ekemeyip asgari ücrete talim etmek için büyük şehre taşınan köylümüzü düşünün! Ama sizin niyetiniz bugün üzümü yiyip, bağcıya zarar ettirmek. E, seneye de Allah kerim!

SANAYİ ÇOK KAN KAYBETTİ

Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri; sanayii ve üretim. Ülkemizin ekonomideki lokomotifi, ana gövdesi şüphesiz sanayii. Ülkemizde milyonlarca insanımıza istihdam sağlayan ve ekonomimizi belli bir dengede tutmanın en büyük kilit taşı olan sanayimiz ne yazık ki yaşanan ekonomik krizle birlikte çok kan kaybetti. 
İktidarın uyguladığı yanlış politikalar sebebiyle birçok sanayicimiz ya iflas etti ya küçülmeye giderek işçi çıkardı. Çünkü ürettiği ile artık giderini karşılayamaz duruma geldi. Teknoloji odaklı sanayii hamlesi ise ismi olan ama henüz tam anlamıyla vücut bulamayan bir olgu olarak karşımızda durmaktadır. Sanayii üretimi, Saadet Partisi olarak başından beri en çok üzerinde durduğumuz konudur. Sanayi üretimini, istihdam odaklı yeni yatırımları maalesef faiz belasına kurban ettik. Rahmetli Erbakan Hocamızın bütün ömrü iki mikrobu anlatmakla geçti: Biri SİYONİZM biri de FAİZ.
Endüstri 1.0, 2.0, 5.0 hepsi gözümüzün önünden akıp gidiyor. Her zamanki gibi arkasından baka kalıyoruz! Nitelikli işgücü, beyin göçü, kalifiye eleman derken hiçbir sorunumuzu halledemedik. Sayın Bakan Laiklik tartışması başlatacağına: Meslek liselerine, meslek yüksekokullarına, üniversitelerin işgücü piyasasını nasıl daha iyi destekleyeceğine, üniversite-sanayi işbirliklerinin niye bir türlü istenileni veremediğine, tekno parkların durumuna odaklansın!

TÜRKİYE’NİN EN ACI EKONOMİK GERÇEĞİ ENFLASYONDUR!

Hani deniyor ya ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ diye. Biz de diyoruz ki; üretime karşı olan zihniyetiniz, faiz lobileriniz, yolsuzluğunuz ve ihaleleriniz sebep; enflasyon sonuçtur. Türkiye’nin en acı ekonomik gerçeği enflasyondur. Hiçbir tahmini ve hedefi tutmayan Merkez Bankası tahminine göre yıllık enflasyonun %44 olması bekleniyor. Malumunuz pek çok rakam, bu orana göre belirlenecek. Özellikle bugünlerde kamuoyu, enflasyonla da çok ilgili olan asgari ücreti tartışmakta.
Niye tartışılmasın ki? Bugün Türkiye’de 7 milyonu aşkın insanımız asgari ücretle çalışıyor! Dolayısıyla asgari ücret meselesi Türkiye’nin tamamını ilgilendiren kritik bir konudur. Asgari ücret konusunda iktidarın hiç güven vermeyen açıklamaları karşısında, asgari ücretliler heyecan ile açıklanacak rakamı bekliyor. Öncelikle şu ayrımı belirtmek istiyorum. Zenginin hissettiği enflasyon ile yoksulun maruz kaldığı enflasyon aynı değildir. TÜİK rakamları üzerine çalıştığımızda, düşük gelir grubunun maruz kaldığı enflasyonun %61 olduğunu tespit ediyoruz. Dolayısıyla, başlangıçta; alım gücünün korunması için asgari ücrete en az %61 zam uygulanmasını teklif ediyoruz. Bunun altında hiçbir rakam gerçekçi, sağlıklı ve samimi bir rakam değildir!
Ayrıca hiçbir ücretten kesinti yapılmamalı, brüt ücret ile net ücret arasında bir farklılık olmamalıdır. Ücret gelirlerinin tamamından vergi, SGK primi ve işveren işsizlik sigorta primleri gibi kesintiler kaldırılmalıdır. Bu teklifimiz hem gerçekçi ve hem uygulanabilir bir ücret politikasıdır. Bu teklifle hem alım gücü erimeyecek, hem de enflasyon tetiklenmeyecektir. Asıl olan asgari ücret değil insani ücrettir! Adil bir Türkiye, Adil bir düzen, Adil bir ekonomik düzen olsaydı; bunlar Türkiye’de olabilirdi! Maalesef şimdi asgari ücret konusundan yine ‘yine yok mu artıran’ tiyatrosu izliyoruz. Olan yine 7 milyon asgari ücretliye, dolayısıyla 85 milyon vatandaşımıza oluyor!

BİRÇOK DOSYANIN HÜKMÜ MAHKEMELERDE DEĞİL SİYASİ PARTİ BİNALARINDA ALINIYOR!

Adalet mülkün, her şeyin temeli, güvencesidir! Adaletsizlik bir ülkenin başına gelebilecek, bir ülkeyi içten içe çürütebilecek en büyük sorundur. Ülkenin halini görüyorsunuz! Ceza ve infaz sistemi nasıl dökülüyor her gün medyadan izliyorsunuz! Çeteler, mafyalar, caniler, katiller, hırsızlar, gaspçılar sokaklarda terör estirmiyor mu? Cezaevleri artık sokaklardan daha güvenli diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Nafaka sorununu bile çözemedik! Bununla kalsa iyi! Bir de adaletin siyasallaşması sorunu var! Bugün birçok dosyanın hükmü mahkemelerde değil siyasi parti binalarında alınıyor! İktidara yakınsanız, suç işleme özgürlüğüne sahipsiniz. Değilseniz Allah yardımcınız olsun! İktidarın adalet konusundaki tek başarısı fiyakalı adalet sarayları! Kısacası bir iktidar düşünün ki, adında ne varsa içinde o yok! Dilinde ne varsa işinde o yok!

Konuşmamın başında ‘Yeni Nesil Siyaset’ten bahsettim. Bunun niçin gerekli olduğuna bir örnek daha vermek istiyorum! Şimdi burada Türkiye’nin meseleleri ve çözüm yolları üzerine konuştuk. Türkiye’de bir ekonomik kriz var mı? Var. Türkiye’de tarımsal üretim bir sorun mu? Sorun. Sanayici faiz batığında da mı? Evet uçan kuşa borçlu. Adaleti artık başka şekilde başka yerler de aranıyor mu? Evet! Peki gündemde ne var? İmralı ile DEM grubu görüşsün mü, görüşmesin mi? Bugün mü görüşsün, hafta sonu mu görüşsün? ‘İmralı ile ittifak’ yapılsın mı, yapılmasın mı? Sen iyi polis, ben kötü polis! Müsterih olun, bunlara en güzel cevabı ‘Yeni Nesi Siyaset’le vereceğiz!

SADECE İNKAR EDEREK AKLANILMAZ!

Türkiye’deki bu siyasi hava kirliliği, kayıkçı kavgaları, partizanlık kıskacı sadece Türkiye’yi değil; başta Filistin ve Gazze olmak üzere bütün bölgemizi etkilemektedir. Bu iktidarın siyasi şehveti, Irak’ta başlayan yanlış dış politika hamleleri; bugün, Gazze’de büyük yıkımlara, büyük kayıplara sebep olmuştur.
7 Ekim 2023’ten bugüne devam eden savaşta, hiç bitmeyen İsrail’le ticaret gündemiyle; iktidarın en kirli diline şahit olduk. Defalarca ‘İsrail'le ticaret yapmıyoruz’ dedikten sonra ticareti kabul edip ‘yaptık ama artık yapmayacağız, tamamen bitirdik’ dediniz. Bitirdik dediğiniz ticarete devam edildiğini AK Parti Grup Başkan Vekili, hem de genel kurulda cent hesabı yaparak itiraf etti. Doğrusu bu kadarını beklemiyorduk!
Günlük 700 bin varil petrolden alınan 1 dolar 27 cent açıklaması çok önemli ve tarihi bir açıklamaydı. Şimdi sormak istiyorum, alınan bu komisyonun adı nedir? Bunun açıklanmasını istiyoruz! Buyurun açıklayın, alınganlık yapmaya gerek yok. Biz iftira atmıyoruz, hakikati söylüyoruz. Biliyoruz ki yarın da ‘yapmıyoruz’ dediğiniz ticareti bitirdiğinizi söyleyeceksiniz. Bugün tüm kanıtlara rağmen sürdürülen ticareti sadece ‘inkar’ ederek aklanılamaz. Gönderdiğiniz her gemi bu ülke için utançtır, giden her varil zalime destektir. Ve evet; Biz de sizi önce Allah'a sonra, aziz milletimizin vicdanına havale ediyoruz.

GAYRET BİZDEN TEVFİK ALLAH’TAN

Sizlere Türkiye’nin temel sorunlarına dair özet bir panorama sundum. İlerleyen günlerde bunları etraflıca ele alacağız. Bu iktidarın basiretsiz politikaları yüzünden yaşam savaşı veren tüm kesimlerimizle bir araya geleceğiz. Türkiye’deki bu siyasi hava kirliliğinden, kayıkçı kavgalarından, partizanlık kıskacından kurtulmanın vakti geldi de geçiyor bile! Aziz milletimize bir sözümüz var.
Hakkaniyetten asla ayrılmayacağız, hiçbir gerçeği hasıraltı etmeyeceğiz! İktidar alınganlık göstermesin, daha hiçbir şey söylemedik!
Yeni Nesil Siyasetin, genç ve dinamik kadroların, heyecan ve azmin ışığında yaşanabilir bir Türkiye, yeniden büyük Türkiye ve yeni bir dünya için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da canla başla çalışacağız. Gayret bizden Tevfik Allah’tan!”
 

Editör: Saadet Gündem