Grup Başkanvekilimiz Bülent Kaya, TBBM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasına Sivas Madımak ve Erzincan Başbağlar’da yaşanan katliamlarını anarak başlayan Kaya, 31 yıl önce 1993 yılında Sivas Madımak'ta maalesef yakılarak hayatını kaybeden bir katliamda hayatını kaybeden 35 insanımızı, canımızı bir kez daha rahmetle anıyoruz. Yine akabinde, 5 Temmuz 1993’te Erzincan Başbağlar’da köyleri yakılarak, ateşe verilerek hayatlarını kaybeden 33 canımızı, insanımıza da Allah'tan rahmet diliyoruz. Elbette bu iki olayın üç gün arayla meydana gelmiş olması, Türkiye'yi yine karanlık günlere sokmak isteyen insanların Türkiye'de bitmeyen emellerinin hala 31 yıl geçmiş olmasına rağmen ortaya çıkaramamış olmasından dolayı üzüntümüzü bir kez daha paylaşıyoruz.

Bir de sevinçli haberimiz var. Dün A Milli Futbol Takımımız Avrupa Şampiyonası'nda Avusturya'yı 2-1 yenerek çeyrek finale yükseldi. Hepimizi gururlandıran, milletçe birleştiren bir zaferdi inşallah bu birlik ve beraberliği artıran nice güzel haberler alırız.

MİLLİ MAÇ İZLEME VERGİSİNDEN ENDİŞE ETTİK!

Milli Takımımızı tebrik ederken çeyrek finalde Hollanda karşısında da kendisine başarılar diliyoruz. Tabii yoğun olarak 85 milyona yakın insanımızın ekseriyeti dün gece bu maça kilitlenmiş ve maçı seyrediyordu. Bizler de tabii bir taraftan maçı seyrederken bir taraftan da bu kadar yoğun izleyiciye bakarak biraz daha endişelenmedik değil. Çünkü uçan kuştan bile vergi alan bir iktidarın milli maç izleme vergisi diye bir vergi getirmesinden de endişe etmedik değil.

Olur mu? Demeyin. Her yurt dışına çıkan insandan 3 bin TL almayı aklına getiren bir iktidar herhalde her maç izleyen kişiden de birkaç kuruş almayı tercih edebilir. Çünkü artık maalesef çuval delik ve bu iktidarın bu ekonomi yönetimiyle sürekli faturayı millette kesmesi sebebiyle bu ve benzeri absürt işlerin bile aklına gelebilmesi maalesef hepimizi korkutan bir şey.

YEP YENİ BİR OYUNUN İÇİNE ÇEKİLİYORUZ!

Yine pazar gecesi Kayseri'de hiçbirimizin tasvip etmediği bir olay sebebiyle başlayan ama daha sonra amacından ve çığırından çıkan daha sonra başka illerimize de sıçrayan, ardından da Suriye'de hem bayrağımıza hem orada bulunan vatandaşlarımıza hem de oradaki Türk plakalı araçlara yapılmış olan saldırılar da aslında yepyeni bir oyunun içerisine çekilmekte olduğumuzu maalesef bizlere gösteriyor ve hatırlatıyor.

BU NOKTAYA BİZİ YÖNETEN İKTİDAR GETİRDİ

YİK Başkanımız Karamollaoğlu: "55 Yıldır Olduğu Gibi Aynı İnanç ve Azimle Bundan Sonra da Çalışmaya Devam Edeceğiz!" YİK Başkanımız Karamollaoğlu: "55 Yıldır Olduğu Gibi Aynı İnanç ve Azimle Bundan Sonra da Çalışmaya Devam Edeceğiz!"

Elbette ülkemiz ve coğrafyamız ağır imtihanlardan, ağır dönemlerden geçiyor. Bir taraftan ekonomik krizler, öte taraftan düzensiz göçler, yanı başımıza cereyan eden hadiseler ve hepimiz biliyoruz ki bu noktaya bizi maalesef bugün bizleri yöneten iktidar getirdi. İktidar bir yanlışı düzeltmek için zannediyor ki yaptıklarından vazgeçersem, tersini yaparsam her şey düzelir. Her yanlışın, her yanlış politikanın, her yanlış yolun elbette bir geriye dönüş maliyeti var. Ama maalesef bu iktidar her yanlış politikanın geriye dönüş maliyetlerini sadece bu millete fatura etmekte. İktidarımıza ve layüsel reisimize ise kandırıldık, Cenabı Allah bizi affetsin demekten başka hiçbir pay, hiçbir fatura düşmemekte.

Ergenekon-Balyoz süreçleri başladı. Mevcut iktidar; biz bu davanın savcısıyız. Elbette darbelerle sonuna kadar mücadele edeceğiz dedi. Bir süreç yürüttü. O süreçte Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dizayn edildiği daha sonradan net bir şekilde ortaya çıktı. Günün sonunda Bu bir FETÖ kalkışmasıydı dediler ve kendileri sütten çıkmış ak kaşık gibi, sanki o davanın savcısı değillermiş gibi. Sanki o süreçlerde kendilerinin destek ve katkıları yokmuş gibi faturayı birilerine kestiler. Cezaevinde yatan generaller oldu. Uzun süre hapiste yatanlar oldu. İktidarımıza ise bunu birilerine fatura etmek kaldı. Yine 2004’ten 2019’a kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni bugünkü mevcut Adalet ve Kalkınma Partisi'ne bağlı belediye başkanları yönetti. Bir taraftan dikey mimari, öte taraftan çarpık kentleşmeyle günün sonunda İstanbulluların payına çile, iktidarımıza ve layüsel olan reisimize ise İstanbul'a ihanet ettik. Sadece Allah bizi affetsin düşmek kaldı. Dolayısıyla bir çözüm süreci başlatıldı. Elbette belki de bu ülke tarihinde en cesur ve siyasi iradenin devrede olduğu çok önemli bir süreçti.

Eksileriyle artılarıyla elbette o süreci oturup konuşabiliriz. Ama günün sonunda iyi niyetle başlayan çözüm sürecinden sonra birçok şehrimizde hendek adı altında çukurlar kazıldı. Birçok sivil insanımız hayatını kaybetti. Şehirlerinden göç etmek zorunda kaldılar. Evsiz barksız kaldılar ve bu olayları yatıştırmak için mücadele eden birçok silahlı kuvvetler mensubu da maalesef hayatını kaybetti. Binlerce sivil insanımız, askerimiz bu sürecin sonunda hayatını kaybetti. Yine çile milletimize kandırıldık, Allah affetsin demek ise iktidarımıza ve layüsel reisimize kaldı.

Ekonomik politikaları uygulandı. Faizi düşüreceğiz. Dolayısıyla enflasyon düşecek. Faiz sebep, enflasyon sonuç denildi. Altı doldurulmayan, hiçbir iktisadi teoriye dayanmayan ve bir müktesebatı olmayan bir politikanın sonucu olarak ülke bugün daha da yoksullaştı, daha da fakirleşti, daha da borçlandı. Sadece kur korumalı mevduat adı altında 1 trilyona yakın para fakirin cebinden zenginin cebine aktarıldı. Günün sonunda bir seçim yapıldı. O politikayı uygulayan, daha doğrusu uygulanmasına karar veren layüsel reisimizin bahtına yine kandırıldık demek düştü.

O politikayı uygulayan Nurettin Nebati görevden alındı. Mehmet Şimşek getirildi. Reel politikalara dönmemiz lazım dedi. Hiç kimsede seni buraya atayan kişi, bu reel olmayan politikaların zaten karar vericisi ve uygulayıcısı değil miydi? Diyemedi. Yine fatura Nurettin Nebati’ye, sonra da millete çıktı. Ama layüsel reisimiz hala ekonomi kahramanı, hala dünyanın en iyi iktisatçısı olarak maalesef poz vermeye devam ediyor.

SİSİ İLE EL SIKIŞMAKTAN GERİ DURMADI

Ardından Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'la başlatılan bir dış politika süreci katil Sisi diye başlanıldı. Orada hayatını kaybeden kişinin Müslüman Kardeşlerin yetkilisi olan kardeşimizin kızının mektubunu gözyaşları içerisinde okudu ama aynı katliamı yapan Sisi ile el sıkışmaktan geri durmadı.

Mısırlı Müslüman kardeşlerimizin bahtına çile, hapishane, ölüm düştü ama reisimiz dün dündür, bugün bu gün yarına Allah kerim politikasıyla yol yürümeye devam etti. Ve yine geldiğimiz noktada Suriye 12 yıldır yürütülen bir politika var ve bugün gelinen noktada Esed ile hala ilk günlere dönebiliriz, Marmaris'te tatil yapabiliriz. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iftarına ve kongresine baş konuk alabiliriz noktasına gelindi. Ama olan milyonlarca Suriyelinin kendi vatanlarından göç etmesi, binlerce, milyonlarca Suriyelinin hayatını kaybetmesi ve başta Suriye olmak üzere birçok ülkede bu göçmen meselesinden dolayı Suriyeliyle oradaki vatandaşlarımızın karşı karşıya gelmesine dair bir süreç. Herhalde Esed’le el sıkışıp bir araya geldiği zaman da dediğim gibi yine milletimizin Suriyelilerin faturası ölüm, gözyaşı sürgün olacak. Ama layüsel Reisimiz ise aktif bir dış politika kahramanı, milli bir kahraman olarak yine devam edecek.

İSRAİL EN BÜYÜK DİPLOMATİK BAŞARIYI AK PARTİ’NİN BAŞINDA OLDUĞU DÖNEMLERDE KAZANDI

Öte yandan dinmeyen yaramız Filistin. 22 yıllık AK Parti iktidarında elbette olumlu dönemler olumlu işler yapılsa da günün sonunda İsrail, belki de hiçbir dönemde kazanamadığı diplomatik başarıları Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iş başında olduğu dönemlerde kazandı. One minute hepimizin yüreğine su serpti.

Elbette o dönemlerde İsrail'in bu vahşi saldırılarının durdurulmasıyla ilgili atılan diplomatik temas adımları unutmuş değiliz. Bir kenara da bırakmıyoruz ama 7 Ekim'den bu yana ticareti kesmek için dahi 8 aylık bir milletin baskısını ve en son 31 Mart'taki sandık sonuçları olmasa belki ticaretle ilgili bir adım dahi atamayacak bir iktidarın, İsrail'in bu zulmünü durdurmak için en ufak bir diplomatik adım atamamış olması ve hala Filistin dostu olarak ortalıkta gezmeleri elbette tirajı komik bir hikayedir.

SADECE YÜREK YANGINIYLA BU MESELELER ÇÖZÜLEMEZ

Bunları söylerken Sayın Cumhurbaşkanımızın, Adalet ve Kalkınma Partisi'ndeki milletvekillerinin, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren vatandaşlarımızın Filistin hassasiyetini asla da asla sorgulamıyoruz. Belki onların da yüreği en az bizim kadar yanıyordur ama yöneticilerin sadece yürek yangınıyla bu meseleleri çözmesi mümkün değil. Yöneticilerin, kendilerine verilmiş olan mührün gereğini yaparak etkili yaptırımlar yaparak bu zulmü durdurma gibi bir sorumluluğu var.

BU MİLLET VE BU TARİH SİZİ ASLA AFFETMEYECEK!

Bizler sözlerimizle sözlerimiz yetmiyorsa kalplerimizle buğz edebiliriz. Ama elinde güç olanların, elinde yetki olanların sadece sözleriyle ya da kalpleriyle buğz etmekle bu imtihanı geçebileceklerini düşünüyorlarsa onlara kötü bir haberimiz var. Asla ve asla bu millet bu tarihte sizi affetmeyecek. Evet çok şey kaybedildi ama hala Filistin için yapılacak çok önemli diplomatik adımlar var. Dolayısıyla iktidardan ve İslam ülkelerinden beklentimiz odur ki bu hususlarda gerekli adımları bir an önce atmalarıdır.

ARTIK MİLLETİN FATURA ÖDEMEYE TAKATİ KALMADI

Dolayısıyla artık milletin fatura ödemeye takati kalmamıştır. Artık faturaları 22 yıldır bu ülkeyi yöneten iktidarın bu faturaları ödeme zamanı gelmiş de geçmiştir. Dolayısıyla bir sorunun, müsebbiplerinin bir sorunu çözebilme ihtimali yoktur. Bugün gelinen noktada ekonomik olarak dış politikada, iç politikada içine girdiğimiz bütün girdapların müsebbibi olan Sayın Cumhurbaşkanı artık bu politikaları çözebilme yetkisini ve iradesini kaybetmiştir. Bu sebeple başta Saadet ve Gelecek partileri olan bizler milletimize kendimizi daha iyi bir şekilde anlatıp artık bu 22 yıllık iktidarın uzatma dakikalarını oynadığı bu siyasal süreçte milletimize umut olma, derlenip toparlanma ve ‘Yeter artık söz milletindir’ diyebilecek bir iradeye hepimizin önderlik etmesi, hepimizin siyasal bir adres olma gibi bir zorunluluğunun ortada olduğu dünden daha net bir şekilde açık bir şekilde meydandadır.

SİYASİ BUHRANDAN ÇIKABİLMEK İÇİN GÜÇLÜ BİR SİYASİ ALTERNATİFE İHTİYAÇ VAR

Saadet ve Gelecek partileri olarak bizler başta milletvekillerimiz, il ve ilçe teşkilatlarımız olmak üzere ve en önemlisi genel başkanlarımız olmak üzere bizler biliyoruz ki bu aziz milletin gerçekten bu siyasi buhrandan çıkabilmesi için güçlü bir siyasi alternatife, güçlü bir adrese ihtiyaç duyduğunu dünden daha fazla biliyoruz. O açıdan hiç durmadan yaz dönemi, kış dönemi demeden yedi yirmi dört Bu milletin sorunlarını çözmek için koşturmak mecburiyetinde olduğumuzu, bu milletin ağır sorunlarının omuzlarımızda olduğunu ve bu sorunları çözmek için bir çaba içerisinde olmamız gerektiğini, bugüne kadar yaptıklarımızın elbette kıymetli olduğunu ama asla yeterli olmadığını bilerek tempoyu daha da arttıracağımız günlere gireceğimizi hep beraber idrak edelim. Ve inşallah yapılacak ilk seçimde milletimizin yeniden Saadet ve Gelecek Partilerimizin iktidarda olduğu müreffeh bir Türkiye'nin aydınlık günlerine kavuşma dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

Editör: Saadet Gündem